24 Mayıs 2012 Perşembe

İtalya'nın Ardından

Sonuç olarak İtalya güzeldi. Yaşam tarzı, mimarisi, sanat eserleri büyüleyiciydi. Aslında en çok ilgimi çeken kısım, İtalyanların yaşam tarzı ile yarattıkları eserleri özdeşleştirmeye, anlamaya, aralarında bağlantı kurmaya çalışmak oldu. Bunu hala tam olarak yapabildiğimi söyleyemem. Sanırım kavrayabilmek için bu konuda biraz daha düşünmek gerekiyor. Belki de İtalya’ya tekrar gidip daha uzun süre kalmak. Tekrar gitmek için güzel bahane. 

Gezimiz son derece planlı olduğu için sorunsuz geçti. Şansımızın da yaver gitmesiyle hiçbir kötü durumla karşılaşmadık. Ama çoğunlukla neyi aradığımızı, neyle karşılaşacağımızı bilerek dolaştık. Gideceğimiz yer, kalacağımız otel, yiyeceğimiz yemek (tabii ki pizza ve makarna) belli olunca her şeyin biraz rutin olması durumunu yaşadık. Hele söz konusu olan İtalya gibi yılda milyonlarca turistin geldiği bir ülke olunca. Bu nedenle gezinin en zevkli kısmı, bizim için tam bir sürpriz olan Cenova oldu. Belki de bu yüzden en çok Cenova’yı sevdik, bilemiyorum.

İtalya’da birkaç gün içinde Leonardo da Vinci, Rimbaud, Goya, Van Gogh, Gauguin, Monet’nin yanı sıra daha bir sürü ressam ve heykeltıraşın eserlerini görmek gezimize ayrı bir değer kattı. Çoğunun birer ikişer eseriyle yetinmek zorunda kalsak da en azından haklarında bi fikir edindik. Van Gogh’un renklerine, fırça tekniğine hayran kaldık.

Tabii ki çok yorulduk. Döndüğümde sırt çantamın omzumda bıraktığı iz bir süre geçmedi. Çoğu zaman çantalarımızı odada ya da otellerde bıraktık ama 5 kiloluk çantayla gezdiğimiz de oldu. Bi de giderken kardeşimin de benim de çantalarımız 5'er kiloydu, kardeşimin çantası gittikçe hafiflerken benimki ağırlaştı. J Cenova’dan aldığım elbise, Roma ve Venedik’ten aldığım maskeler, anı olsun diye her gittiğim yerden aldığım kartpostallar ve küçük ıvır zıvırlar. Yine de olabilecek en hafif şekilde dolaşıp yapabileceğimiz en az alışverişle döndüğümüzü düşünüyorum.

Sonucun sonucu, ufuk açıcı bir gezi oldu. J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder