31 Mayıs 2012 Perşembe

Son Yazı

Paris yazımla birlikte sekiz aydır yazdığım bloğumun sonuna geliyorum.

Her ne kadar Viyana'da geçirdiğim süre birkaç ayla sınırlı olsa da, 2011'in şubat ayında okulumun Erasmus ilanını vermesi ve benim başvurmaya karar vermemle başlayıp, bloğumun son yazısını yazdığım bugüne kadar geçen süre yaşamımın on altı ayını kapsıyor.

Şubat 2011'den Ekim 2011'de Viyana'ya adım attığım güne kadar yaşadığım hazırlık sürecinin sıkıntılarını oraya gittikten sonra unutuyorum. Aslında ilk başlarda yeni bir düzene uyum sağlamak, yeni bir ülkeye alışmak kolay olmuyor. İlk günler, hatta haftalar üniversiteyle, yerel yönetimle, sigortayla olan işlemlerin halledilmesiyle geçiyor. İnsanın dilini bilmediği yabancı bir ülkede marketten alışveriş yapmasıyla müze gezmesi arasında hemen hemen hiçbir fark bulunmuyor. Ulaşım sistemine alışmak epey zaman alıyor. İlk zamanlar istasyonlarda elde metro haritasıyla geziyorum. Otomatik makinalardan bilet alırken ayrı bir macera, aylık bileti vaktinde almayı unutup bilet kontrolüne yakalanma korkusuyla ayrı bir heyecan yaşıyorum. Ne zaman ki trenden ineceğim istasyonu şaşırmaya, aylık bileti vaktinde almayı unutmaya başlıyorum, o zaman şehre de, trenlere de, ulaşım sistemine de alışma sürecim tamamlanmış oluyor. İnsan artık kendisini yabancı hissetmediği bir şehirde kontrolü elinden bırakıyor, ayakları onu nereye götürürse oraya gitmeye başlıyor.

Gerekli evraklar tamamlandıktan, ilk haftalar ve aksilikler atlatıldıktan sonra şehre alışmaya başlamakla işlerin rutine binmesi birbirine paralel gidiyor. Ulaşım yolları sabitleniyor, marketler öğreniliyor, yollar sokaklar tanıdık gelmeye başlıyor. Çevredeki ucuz alışveriş ve yemek mekanları bulunuyor, kente özgü alışkanlıklar, yiyecek içecekler tanınıyor. Bu noktadan sonra Viyana'da yaşamak insanda müthiş bir güven ve rahatlık duygusu oluşturuyor. İstanbul'da evden çıktığım hiçbir gün evime sağ salim dönüp dönemeyeceğimi bilmeden yaşayan bi insan olan ben, Viyana'da başıma hiçbir şey gelmeyeceğinden emin olmanın rahatlığıyla kalan günlerimi geçiriyorum.

Bir süre sonra ise Viyana dar gelmeye ve önce yakın, sonra daha uzak çevreyi keşfetme çalışmaları yapmaya başlıyorum. Viyana'dan önce kardeşimle İtalya'ya, sonra tek başıma Paris'e uzanmak aslında birkaç ay içinde katettiğim yolun uzunluğunu çok iyi kanıtlıyor. Viyana'da dördüncü ayıma geldiğimde, bu şehirden Bratislava aktarmalı olarak Paris'e gitmek, kesinlikle birkaç ay önce Avusturya'ya gelişimde havaalanından yurda gitmekten daha kolay görünüyor.

Aslında Viyana'dan tek başına kalkıp Paris'e gitmek, bende hayata karşı duyduğum korkuyu azaltıyor. Özellikle yaşama adım attığım andan itibaren kendi insanına -özellikle kadınlarına- çeşit çeşit korkular aşılamış bir toplumda yetişmiş biri olarak, Avrupa'daki bu özgürlük havası bana çok iyi geliyor. Üniversitenin ilk yıllarında interrail'i araştırmak için gittiği TCDD bürosundan "kız başınıza ne işiniz var Avrupa'da" diye kovulan arkadaşımı hatırlamak ise köprülerin altından çok sular aktığını hissettiriyor.

Sonuç olarak Viyana günlerim bana çok şey kazandırıyor. Türkiye'ye döndüğümde, Erasmus'tan dönen her öğrencinin yaşadığı söylenen "Erasmus sonrası sendromu"nu ben de yaşıyorum. İlk günler sudan çıkmış balık gibi oluyorum. Bir süre İstanbul'daki evime alışamıyorum. Orada bıraktığım, yatağımın yarısını kaplayan kocaman yastığımı unutamıyorum. Her yerde, Türklerin Viyana'ya, hatta Avrupa'ya en büyük armağanlarından olan croissant'ları ve Viyana'nın meşhur kahvesi melange'ı arıyorum. Her dışarı çıktığımda ve İstanbul'un kargaşasının, bağırış çığırışının içine girdiğimde, oradaki yaşamın sakinliğini, insanların naifliğini hatırlıyorum. Dönmemin üzerinden geçen üç ayın ardından, Viyana'yı, huzurunu, modern yaşamının içine sinmiş tarihi havasını, caddelerini, müzelerini, en çok da Schönbrunn'un bahçelerini özlüyorum.

Yaşamımın bir dönemi daha böylece sona ermiş oluyor. Bundan sonrası? Hayırlısı...

2 yorum:

  1. bloguna her ne kadar viyana günleriyle başlamış olsan da bence kesinlikle devam etmelisin yazmaya. yazmak iyi geliyor insana

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bundan sonra gezmeye fırsat buldukça ekleme yapmayı düşünüyorum aslında. ama şu an en erken planı önümüzdeki yaz için yapabiliyoruz. bakalım, hayırlısı :)

      Sil