21 Ekim 2011 Cuma

Viyana'nın Görülmeye Değer Yerleri




Geldikten birkaç gün sonra yağmur başladı. Yurda yerleştikten, Erasmus ofisi ile işlerimi hallettikten sonra artık şehri görmek istiyordum. Bir gün önceden hava durumu raporlarına bakıyor, ertesi gün günlük güneşlik bir hava olacağı umuduyla uyanıyor, ancak yağmurlu bir havaya gözlerimi açıyordum. Birkaç günüm böyle geçti. En sonunda güzel havaları beklerken kış geleceği korkusuyla ilk turumu atmaya karar verdim. Ve ilk şehir turumu soğuk bir havada, yağmur altında şemsiyesiz yürüyerek yaptım. Gördüğüm binaların güzelliğini düşününce, değdi diye düşünüyorum.

Tura üniversitenin önünden başladığım için, işlerimi halletmeye çalıştığım süre içinde zaten o bölgeyi görmüştüm. Ama bu sefer elimdeki Boyut Yayın Grubu'nun Viyana Pratik Kent Rehberi ve Dost Yayınları'nın On Adımda Viyana kitapçığından yararlanarak, çevreme daha çok dikkat ederek ve fotoğraf çekerek şehrin ana caddesini tekrar dolaştım.

Üniversite ve çevresi On Adımda Viyana kitapçığında şehrin "görülmeye değer yerler"i arasında sayılmış. Aslında belki ondan önce gidilmesi gereken "Viyana'nın Yıldızları" kısmı var ama bu hem üniversiteden başlaması açısından benim için kolaylık, hem de şehrin asıl kalbi olması açısından bir tercih.

Üniversite'nin ana binasından daha önce söz etmiştim. Bina, Dr. Karl Lueger Ring denen caddenin hemen başında yer alıyor. Bu cadde ise Ringstrasse'yi oluşturan parçalardan biri. Ringstrasse, şehri çevreleyen surların işlevsizleşmesi ve 19. yüzyılda yıkılmasıyla yapılan bulvar. Tarihi kenti çevreleyerek şehrin, hatta ülkenin önemli binalarına ev sahipliği yapıyor.

Üniversiteden Dr. Karl Lueger Ring boyunca yürümeye başladığımda Rathaus Park'ın önünden geçiyorum. Parkın arkasına geçtiğimde Rathaus denilen kent meclisi binası tüm azametiyle karşımda dikiliyor. Bina mimarisiyle insanı büyülüyor.

Rathaus'u geçince bu sefer ülkenin yönetim merkezi olan parlamento binası karşıma çıkıyor. Viyana Pratik Kent Rehberi'ne göre bu bina, Antik Yunan demokrasilerine bir gönderme olarak neo-attic tarzda tasarlanmış ve 19. yüzyılda yapılmış. Önünde çok sayıda heykel bulunuyor. Rehberden öğrendiğime göre içi de gezilebiliyor, hatta belli günlerde rehberli turlar düzenleniyor. Bu bilgiyi kafamın bir köşesine yazıyorum.

Yürüyüşüme devam etmek için Doğa Tarihi ve Sanat Tarihi müzelerinin yanından dönüp Burgring'e giriyorum ve Volkstheater'in önünden geçerek MuseumsQuartier'e gidiyorum. Burda beni bekleyen bir sürpriz var, Salvador Dali sergisi. Bir Dali hayranı olarak, şehri uçaktan gördüğüm günden beri ilk kez heyecanlanıyorum. Her ne kadar sergi İstanbul'dakinden pek farklı olmasa da, Dali'nin önemli eserlerini içermese ve daha çok Dali'yle bağlantılı sanatçıların yapıtlarını barındırsa da, sürrealizm beni her zaman heyecanlandırıyor. İlk Viyana turumu Dali sergisinde, sürrealizmin büyülü dünyasında kaybolarak sonlandırıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder