8 Mart 2012 Perşembe

Viyana'da Müze Gezmek


Kendisi başlı başına bir müze şehir olan Viyana'da müze gezmek oldukça meşakkatli bir iş. Şehirde 100'den fazla müze olduğu söyleniyor ve bu müzelerin çoğunu gezmek yarım günden fazla zaman alıyor. Bir müze delisi olan ben, Viyana'nın kentsel dokusuna, sokaklarının tarihi havasına, mimarisinin büyüleyiciliğine, parklarının bahçelerinin güzelliğine öylesine hayran kalıyorum ki uzun süre tek bir müzenin bile içine girmek istemiyorum. Ancak bu şehirde 5 ay kalıp belli başlı müzelerini gezmemek de içime sinmediği için, son 1,5 ay müze ziyaretlerime başlıyorum, son 10 gündeyse neredeyse her gün bir müzeye giderek görülmesi gereken tüm müzeleri tamamlamaya çalışıyorum.

Ancak bu noktada bir dezavantajım var, Viyana'daki müzeleri gezmeye başlayana kadar Floransa'daki Uffizi Galeri'yi, Paris'teki Louvre ve d'Orsay'ı görüyorum. Avrupa'nın en iyi ve büyük müzelerini görünce müze gezmeye iyice doymuş, beklentilerim iyice yükselmiş oluyor. Böyle olunca Viyana'daki müzeleri bir türlü beğenemiyorum. Bu durumda, Viyana'da müze fiyatlarının son derece pahalı olmasının da payı var. Koskoca Louvre'u 9 Euro'ya görebilmişken, Viyana'da çok da beğenmediğim her bir müzeye minimum 10 Euro giriş ücreti ödüyorum. Bazı müzelere girişte diğerleri için de bilet veriliyor, bazı müzeler için kombine biletler satılıyor, ancak ne kadar araştırırsam araştırayım bir şeyleri birbirine denk getiremiyorum, biletleri kaybediyorum, sonuç olarak bi türlü işin içinden çıkamıyorum. Üstelik örneğin Paris'te her ayın ilk pazar günü müzeler ücretsizken, Viyana'da bu uygulama yılda sadece 1 gün, sanırım 30 Eylül'de, akşam 18.00'den gece 03.00'e kadar gerçekleşiyor. Son derece kısıtlı ve yetersiz bir uygulama.

Tüm bunların üstüne, gezileri planlamak çok zor oluyor. Herşey karmakarışık ve çok seçenekli. Örneğin İstanbul'da bir biletle tüm Topkapı Sarayı'nı gezmek mümkünken, burada Hofburg Sarayı'nın içindeki her bina için 10 Euro'dan fazla bilet ücreti alınıyor. Üstelik bunların hepsini toplasan ancak bir Topkapı Sarayı etmiyor. Dahası, alınan biletlere yerini bile bilmediğimiz başka şehirlerde yer alan müzeler de dahil olabiliyor. Böyle olunca da insanda verdiği paranın karşılığını alamadığı hissi ve hayalkırıklığı yaratıyor. Hepsinin ötesinde hangi müzeye girerken hangisi için de bilet verildiği, hangi biletin diğeriyle kombine olarak alınabildiği yıldan yıla değişerek aralık ayında yapılan planların ocak ayında geçersiz olmasına neden oluyor.

Uzun uğraşlar ve planlamalar sonucunda gerçekleştirdiğim müze ve saray gezilerinin sonunda söyleyebileceğim şey, en baştakinden farklı değil. Viyana o kadar güzel bir şehir ki, müzelerin, sarayların içini gezmek yerine sokaklarını, parklarını, bahçelerini gezmek hem daha ucuza mal oluyor, hem insanı daha çok mutlu ediyor. Zaten 5 aylık Erasmus sürecinde 4 ülke ve 14 kent ziyaretinden sonra anlıyorum ki, bir kenti tanımanın, tarihini koklamanın, ruhunu hissetmenin sırrı, müzelerinden çok sokaklarından geçiyor.

2 yorum: