21 Mart 2012 Çarşamba

Stadpark - Albertina Müzesi




Viyana'da son haftam, pırıl pırıl bir hava. Haritada daha önce hiç gitmediğim bir yeşil alan var: Stadpark. Üstelik daha buraya gelmeden aldığım rehber kitapçıklardan birinin üstünde gördüğüm, Viyana'nın simgelerinden biri olan altın rengi Strauss heykeli de burada.

Arkadaşımla yurttan çıkıyoruz, kısa bir yolculuğun ardından Stadpark'tayız. Pırıl pırıl havayla kupkuru ağaçlar birbirine tezat oluşturuyor. Kısa bir süre önce yağan kardan kalan buzlar olmasa kendimi bahar aylarında sanacağım. Parkın ortasında küçük bir gölet, göletin içinde buz tabakası, buz tabakasının üstünde ördekler. Ve geldiğimden beri görmek istediğim altın rengiyle parlayan Strauss heykeli. O kadar güzel bir gün ki!

Stadpark'tan çıkıp yürüyerek Karlsplatz'a gidiyoruz. Rus Anıtı'nın önünde fotoğraf molası, Karlskirche'nin önünde atıştırma molası derken zaman geçiyor. Ama güzel havanın tadını çıkarmak için yürümeye devam. Karlsplatz'dan Opera, Opera'dan Stephansplatz, Kartner'den Hofburg, dışarıdan görmek için Kelebek Evi ve son durak Albertina Sarayı.

Aslında bir saray olan Albertina, bugün Viyana'nın en ünlü müzelerinden biri olarak tanınıyor. Albertina Grafik Müzesi'nde 65 bin çizim ve 1 milyon kadar eski orjinal baskı olduğu belirtiliyor. Albertina Film Müzesi'nde ise ekim - mayıs ayları arasında film gösterimleri yapılıyor.

Benim Albertina maceram biraz farklı oluyor. Ne grafik, ne çizim görüyorum. İki katta empresyonist ressamların eserleri var. Ama Paris'teki Orsay müzesindekilerin yanında neredeyse hiçler. Bir salonda Picasso'ya ait 9 eser sergileniyor. Daha önce Picasso görmediğim için bana ilginç geliyor. Yine de Picasso'nun çok sevdiğim bir ressam olduğunu söyleyemiyorum. Ayrıca müzede yakında bitmek üzere olan Magritte sergisi var, bu vesileyle Belçikalı gerçeküstücü ressam Renne Magritte'le tanışmış oluyorum. Akşama doğru katlardan biri düzenlenen bir davet nedeniyle kapatılıyor, gezemiyorum. Aslında işime geliyor, o kadar yorgunum ki, bir adım daha atmaya halim yok. Albertina benim için Stadpark'ta geçirdiğim pırıl pırıl bir günün ardından günü tamamladığım bir yer olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Belki de dünyaca ünlü olduğu söylenen grafik koleksiyonunu göremediğim içindir, bilemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder