Floransa’dan sonraki planımız kuzeye devam ederek Cenova’ya
gitmek. Ama ikinci gün yaptığımız şehir turu ve Michelangelo Tepesi ziyareti
nedeniyle Floransa’dan ayrılmamız zaman alıyor. Oysa Cenova’ya geçmek isteme
sebebimiz, kardeşimin yabancı bir blogtan okuduğu Floransa-Cenova tren yolculuğu hakkında bir yazı. Kardeşimin yazıdan öğrendiğine göre, deniz kıyısından yapılan
yolculuk muhteşem Akdeniz manzaraları eşliğinde gerçekleşiyor. Ve kardeşim
Viyana-Bratislava-Roma-Siena-Floransa-Pisa’da geçen denizsiz günlerin ardından
artık bir Akdeniz havası almak istiyor. Ayrıca planda Cenova’ya yakın
Portofino’yu da görmek var ama yetişmeyeceğini anlayınca burayı gözden
çıkarıyoruz. Yolculuğun geceye kalma riski sebebiyle seyahatin Cenova ayağı bize
biraz gereksiz olacakmış görünüyor. Bir de Pisa’ya giderken trende konuştuğumuz
bir Hollandalı Bologna’yı gördüğünü ve çok güzel bulduğunu söyleyince acaba
Bologna üzerinden mi Venedik’e geçseydik düşüncesiyle epey bir kafamız
karışıyor.
Bunlara rağmen kardeşimin ısrarıyla planımızı
değiştirmiyoruz, Floransa’dan Cenova’ya doğru yola çıkıyoruz. Zaten yolun ilk
kısmı bir önceki günkü gibi, Pisa’ya doğru gidiyor. 157 kilometre sonra La
Spezia Central istasyonunda aktarma yapıyoruz. Pisa’dan sonra Cenova Piazza
Principe istasyonuna 2,5 saat kadar süren bir yolumuz var. Pisa’yı geçtikten
sonra Akdeniz’i görme umuduyla yolculuğumuza devam ediyoruz. Ama yok.
Gidiyoruz, gidiyoruz, deniz görünmüyor. Sonra bir tünele giriyoruz, bitmek
tükenmek bilmiyor. Son bir umut diyorum ki: “Şimdi bu tünel bitecek ve müthiş
bir Akdeniz manzarası karşımıza çıkacak.” Bingo, aynen öyle oluyor. Tepeden
görünen Akdeniz’in üzerinde güneş muhteşem bir şekilde batıyor. Derin bir nefes
alıyoruz.
Ancak manzara çok sık tünellerle kesiliyor. Gerçekten
yolculuk “Akdeniz manzarası eşliğinde muhteşem bir yolculuk” olarak anlatılacak
gibi değil. Zaten bir süre sonra da hava kararıyor. Cenova’ya yaklaştıkça kısa
bir süre önce yaşanan sel felaketinin izlerini görmeye başlıyoruz. Kardeşim yol
üstündeki çok güzel beş Akdeniz köyünden söz ediyor. Portofino’nun sırt
çantalı interrailcileri bunalıma sokabilecek kadar lüks bir yer olduğunu
öğrenip gitmekten tamamen vazgeçmiş olmamız sebebiyle, ertesi gün Cenova’yı
beğenmezsek Cinque Terre adı verilen bu küçük köyleri ziyaret etmeye karar
veriyoruz.
Ve Cenova maceramız başlıyor!
Ve Cenova maceramız başlıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder