Milano’yu turumuza dâhil etme sebeplerimizden biri bağlantı yollarının üstünde olması, diğeriyse yakınında bulunan Como Gölü’ydü. Ancak zaman kısıtlaması nedeniyle Como Gölü plandan çıkınca, Milano bizim için sadece geceyi geçirilecek bir ara durak oldu.
Cenova’dan gece kalkan trenle ayrılıp 1,5-2 saat süren 150
kilometrelik bir yolculuğun ardından geç saatlerde Milano’da olduk. Geceyi
Milano’da geçirip ertesi sabah erkenden Venedik’e hareket etmeyi planlamıştık.
Gitmeden önce ve sonra duyduğumuza göre Milano’da lüks ve zenginlikten başka
görecek pek bir şey yoktu. (Yine de kentte en azından bir gün gezip ünlü gotik katedrali Duomo'yu görmek, alışveriş caddelerinde şöyle bir turlayıp kentin havasını koklamak fena olmazdı.)
Şehre giden trende gördüğümüz moda dergilerinden fırlamış kadar bakımlı iki kadını saymazsak, daha istasyona iner inmez Milano'daki lüks ve moda çılgınlığı konusunda bazı ipuçları yakaladık. Tren istasyonu şimdiye kadar gördüklerimizin içinde en büyük ve en güzeliydi. İçinde lüks mağazalar ve cafe'ler vardı. İstasyondaki pastanelerin bile lüks ve tarihi olduğunu söylemem bu konuda bir fikir verebilir diye düşünüyorum.
Şehre giden trende gördüğümüz moda dergilerinden fırlamış kadar bakımlı iki kadını saymazsak, daha istasyona iner inmez Milano'daki lüks ve moda çılgınlığı konusunda bazı ipuçları yakaladık. Tren istasyonu şimdiye kadar gördüklerimizin içinde en büyük ve en güzeliydi. İçinde lüks mağazalar ve cafe'ler vardı. İstasyondaki pastanelerin bile lüks ve tarihi olduğunu söylemem bu konuda bir fikir verebilir diye düşünüyorum.
İstasyondan çıkıp karanlık sokaklarda otelimizi aradık.
Çevre ve insanlar biraz korkutucuydu. Bu şehrin Cenova kadar güvensiz olduğunu
düşünmemekle birlikte, muhtemelen istasyon çevresi biraz riskli bir bölgeydi.
Sonunda otelimizi bulduğumuzda, artık gece birilerinin odamıza dalmamasından
başka bir beklentimiz yoktu.
Neyse ki sorunsuz bir gecenin ardından sabah erkenden
otelden ayrıldık. İlk defa kaldığımız bir yerde kahvaltı paralıydı, almadan
çıktık. Gündüz gözüyle görünce otelin sokağının o kadar güvensiz olmadığını fark
ettik. Çevrede çok sayıda ev vardı. Gecenin karanlığında bize korkutucu ve
ıssız gelen sokak, aslında apartmanların olduğu, ailelerin yaşadığı normal bir
bölgeydi. Kahvaltımızı tren istasyonundaki bir cafe'de kahve içip sandviç
yiyerek yaptıktan sonra trene bindik, ver elini Adriyatik kıyıları, Venedik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder